Ulusal Birlik Partisi’nin (UBP), Kuzey Kıbrıs’ın en büyük partilerinden olduğunu bir tek gün bile inkar etmedim. Sosyal medyadaki sallamalara bakıp da ”KKTC siyaseti”nin gerçeklerini görmezden gelmedim. Öldü-bitti denilen zamanlarda bile %30 civarında oy oranıyla sandıktan çıktığını da herkes biliyor. Ancak görünen o ki bu sefer durum biraz farklı. Çünkü UBP şok üstüne şok yaşıyor.
Parti üyeleri ilk şoku UBP Genel Başkanı ve Başbakan Hüseyin Özgürgün’ün özel hayatıyla ilgili tartışmalarla yaşadı. Olayların Türkiye basınında bile manşetlere taşınması partilileri germişti. Ardından UBP etkinliğinde Özgürgün’ün ”hodri meydan” diyerek erken seçim çağrısı yapması özellikle partinin etkili ve yetkili isimleri arasında tartışma yaratmıştı. Buna rağmen yine de fesi yere vurmadan ”seçime hazırız” mesajlarıyla parti içindeki gerilime set çekmeyi bildiler. Kalabalık etkinlikler düzenlediler. ”Bazı” anketlerde birinci parti gösterilmeleriyle birlikte de iyiden iyiye havaya girdiler. ”Tek başına iktidar” söylemleriyle hedef büyüttüler.
Ancak ne olduysa ondan sonra oldu.
Parti sıralamasının belirleneceği gece listelerin havada uçuşması UBP gibi bir parti için pek de büyük bir sorun gibi görünmüyordu. Ancak bu listelerin Özgürgün’ün adamları tarafından da dağıtıldığı ve partinin ”eski kurtlarını” kestiği ortaya çıkınca tartışmalar alevlendi. Özgürgün’e tepki göstermek için fırsat kollayanların ekmeğine yağ sürdü. Onlar da bu fırsatı kaçırmadılar ve ”Özgürgün sandıkta kalabilir” tezini piyasaya sürdüler. Bunu ”İrsen Küçük örneği” ile de destekleyince halkın kafasında ”acaba mı” sorusunu yaratmayı başardılar.
Özellikle Özgürgün’ün aday olduğu Lefkoşa bölgesinde Sucuoğlu gibi, Tatar gibi, Taçoy gibi hatta Ertuğruloğlu gibi oy potansiyeli yüksek adayların varlığı da söz konusu olunca bu iddia gittikçe güçlenmeye başlamıştı. Ortaya dökülen belgeler ise yanan ateşe benzin döktü.
Özel hayatıyla ilgili sıkıntılar yaşadığı bilinen Özgürgün’ün boşanma davasında banka hesap ekstreleri belgeleriyle ortaya çıktı. Şunu belirtmeliyim ki bir kişi ister başbakan olsun isterse sıradan vatandaş olsun herhangi bir şekilde hesap ekstrelerinin afişe edilmesine kesinlikle karşıyım. Kişinin özelidir. Parasını nereye harcayacağını da paşa gönlü bilir. Özgürgün elbette ki harcamalarının, hem de banka memuru vasıtasıyla, ortaya saçılmasıyla ilgili yasal haklarını kullanabilir. Buna kimsenin itirazı olamaz. Ancak burada farklı bir durum vardır.
Bu belgeler öyle veya böyle ortaya çıkmıştır. Gözüken rakamlar büyük rakamlardır. Gelir olarak ”sadece maaşını” gösteren birisi için inandırıcılıktan uzaktır. Dahası, bu paraların nereden geldiği ve kimlere neden gittiği henüz açıklanmamıştır. İşte zurnanın ”zırt” dediği nokta burasıdır. Özgürgün bir an önce bu konularla ilgili açıklama yapmalıdır. Yapmadığı her an hem kendisine, hem partisine, hem de ülke siyasetine büyük zarar vermektedir. Eğer ”Burası KKTC. Burada her şey gibi bu da unutulur” diyorsa yanılıyor. Çünkü önümüzde kendisinin de başbakan ve genel başkan olarak katılacağı bir seçim var. Bu olay, başta muhalefet olmak üzere her kesimin tepkisini çekmeye artarak devam edecektir. Dahası, Kıbrıs gibi dedikodunun bitmek bilmediği bir yerde söylentiler çoğalmaktadır. Paraların ”betçilerden” geldiği söylemleri ayyuka çıkmıştır. Ve eğer Özgürgün susmaya devam ederse okkanın altında kalacak kişi olması da kaçınılmazdır.
UBP iktidarı kaybedebilir
UBP’nin bir iktidar partisi olduğu herkesin malumudur. Kurulduğu günden bu yana çoğunlukla iktidarda yer almış, muhalefet süreleri hep kısa sürmüştür. Şu anda da iktidarın büyük ortağıdır. Yapılacak seçimde de yine çok iyi oranda oy alacağı tahmin edilmektedir. Ancak bu sefer alacağı oy oranı kendisini iktidarda tutmaya yetmeyebilir. Bir kere her şeyden önce seçimlere ilk kez girecek olan Halkın Partisi’nin varlığı birçok şeyi değiştirmiştir. Daha önceki gibi ”UBP yapamadı CTP gelsin, CTP de yapamadı hade gene UBP gelsin’’ tezine karşı ciddi bir alternatif oluşturmuştur. Alacağı oy oranı ve çıkaracağı vekil sayısı herkes tarafından merak edilmektedir. Açık söylemek gerekirse Halkın Partisi Genel Sekreteri Tolga Atakan’ın önceki akşam Er Meydanı programında söyledikleri bütün dengeleri alt üst etmiştir. Önceleri ‘’kesinlikle koalisyon kurmayacağız’’ söyleminden, ”perspektifimizi benimseyenle koalisyon kurarız” söylemine geçmesi 7 Ocak seçimleri sonrası için büyük bir açılımdır. Bu açılım özellikle CTP’nin elinin rahatlamasına neden olmuştur. Çünkü bir önceki ”koalisyon yapmayacağız” şeklindeki söylemler CTP’yi tedirgin etmiş, ”eyvah yoksa iktidar için UBP ile koalisyona mı mahkum olacağız” düşüncesine itmiştir. Ancak hem aradaki aracıların çabası hem de ülke siyasetinin gerçekleri sonucu Halkın Partisi’nin koalisyon için kapıyı aralaması bu yükü UBP’nin üzerine yıkmıştır. UBP birinci parti olarak sandıktan çıksa bile iktidar olamayabilir. Ve eğer Özgürgün yukarıda belirttiğim konularla ilgili halkı ikna edici açıklamalar yapamazsa, parti içerisindeki eski kurtları yanına çekemezse ve geriye kalan bu kısa sürede kendi imajını yenileyemezse UBP’de büyümekte olan kaos 7 Ocak sonrasında artarak devam edebilir. Çünkü para önemlidir. Ama iktidar olmak daha önemlidir.