Cenevre’deki Kıbrıs Konferansı’ndan yeni dönmüştük. Oradayken pek yüzünü göremediğimiz Başbakan Hüseyin Özgürgün ile Başbakanlık’ta ER MEYDANI programını çekiyorduk.
Kıbrıs Konferansı ve gündemdeki diğer gelişmelerle ilgili değerlendirmelerini aldıktan sonra kendisine erken seçim tartışmalarını sormuş ve vereceği cevabı merakla beklemiştim.
Özgürgün’ün cevabı enteresandı: “Ben erken seçim dedim, muhalefetten ses çıkmadı.”
Söylediği doğruydu.
Cenevre öncesi Meclis’te ortağı DP ile Özelleştirme Yasası üzerinde anlaşmazlığa düşmüş, kürsüye çıkıp “Bu iş böyle olmaz. Seçimse seçim” demişti. Buna karşı muhalefetten ise gür bir ses çıkmamıştı.
Aslında bu bir taktikti.
UBP Genel Başkanı Özgürgün, muhalefetin gücünü ve tepkisini ölçmek istemişti. İstediğini fazlasıyla aldı.
Muhalefetin erken seçim için pek de hevesli olmadığını görünce sazı eline aldı ve dilediği her şeyi yaptı.
Neydi bunlar?
Bilinen ve hiçbir zaman reddedilmeyen UBP politikaları…
Vatandaşlıklar, istihdamlar, krediler, arazi tahsisleri, ihaleler ve daha neler neler.
Hiç durmadan dağıttılar.
Bunlara ses çıkaranları “hain” ilan ettiler. Kendi bildiklerini yapmaktan geri durmadılar. Yıllar içerisinde oluşturdukları kemikleşmiş yapılarını katmerlediler. Ve baktılar ki seçim yılı yaklaşıyor, bir deneme daha yaptılar. UBP’nin 42. kuruluş yıl dönümü nedeniyle kutlanan Ulusal Bütünlük gecesinde kürsüye çıkan Genel Başkan Özgürgün, erken seçimle alakalı bir “hodri meydan” daha çekti.
Ancak bu sefer ana muhalefet anında cevabı yapıştırdı:
“Fazla uzatmayalım. 7 Ocak’ta erken seçime gidelim.”
Cevabın anlamı netti:
Bu sefer seçime hazırız.
Peki şimdi ne olacak?
Öncelikle şunu söylemek isterim ki her ne kadar Özgürgün konuşmasında Erhürman’a hitaben “tarihi de sen koy, yürü seçime gidelim” dese de, UBP’nin 7 Ocak tarihini kabul edeceğini asla düşünmüyorum. Gerek bütçe görüşmelerini, gerek kış şartlarını, gerekse Seçim ve Halk Oylaması Yasası’ndaki eksiklikleri öne sürüp seçimi bu tarihte yapmayacaklardır. Hatta böyle bir tarihi seçtiği için Erhürman’ı “iş bilmezlikle” bile suçlayabilirler. Ayrıca Meclis’teki komite çalışmalarını bilerek erteleyip “ne yapalım, yasalar yetişmeden seçime mi gidelim” de diyebilirler.
Kısacası seçim tarihi için son sözü UBP söyler.
Zaten esas konu seçim tarihi değildir. Çünkü seçimin yapılacağının kaçarı yoktur. Esas konu bugünden itibaren UBP’nin izleyeceği stratejidir.
Dikkat ettiyseniz UBP bugüne kadar CTP’nin üzerine pek oynamadı. Bildiğini yaptı, didişmeyi Serdar Bey’e bıraktı. Ancak tahmin ediyorum bugünden itibaren bu böyle olmayacak. CTP’yi yıpratmak için ellerinden geleni yapacaklardır. Ödenemeyen maaşları, doldurulamayan iktidar sürelerini, su konusunu, Türkiye ile ilişkileri, Kıbrıs müzakerelerinin çökmesini ve daha birçok meseleyi gündeme taşıyıp hem kendi hatalarını unutturmaya hem de CTP’nin yaptığı hataları halka hatırlatmaya çalışacaklardır.
Bütçe görüşmelerinde bunu net olarak göreceğimizi düşünüyorum.
Sonuç olarak artık kılıçlar çekilmiştir. Bu saatten sonra geriye dönüş yoktur. Seçimler kapının ardındadır.
Bize düşen ise olayları takip edip en iyi şekilde sizlere aktarmaktır.