Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, KKTC’de yaşayan Rum ve Maronitlere BM aracılığıyla ulaştırılan yardımlardan gümrük vergisi alınması kararına ve bu kararın alınmasının öncüsü olduğunu belirttiği Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu’na sert tepki gösterdi.
Akıncı, kararın ertelenmesi ve Cumhurbaşkanlığı ile ortak toplantıda değerlendirilmesi talebinin dikkate alınmadığını belirterek “Yapacak başka iş kalmamış gibi gönderilen gıda ürünlerinden vergi talep etmek, ortamı daha da kötüleştirmekten başka bir işe hizmet etmeyecektir” dedi.
Kararın “kendi ayağına kurşun sıkmak” olduğunu ifade eden Akıncı “Bu kararların alınmasında girişimin Dışişleri Bakanı Sayın Tahsin Ertuğruloğlu’ndan geldiği anlaşılmaktadır. Sayın Bakanı’n bu ve benzeri konulardaki tavırları öteden beri bilinmektedir. Son yaptığı açıklamalarla Doğru Akdeniz’de şiddete de başvurulabileceğini ve Rumlar adına araştırma yapan gemilerin vurulabileceğini de dünyaya ilan etmiştir. Sayın Dışişleri Bakanı bu tavırlarıyla tamiri zor yaralar açmaya devam etmektedir” değerlendirmesi yaptı.
Akıncı’nın açıklamasının tam metni şöyle:
“Hükümetimizin aldığı bir kararla, yıllardır sürmekte olan bir uygulamayı bugün sonlandırdığını öğrenmiş bulunuyoruz. BM araçları ile KKTC’de yaşayan Rum ve Maronitler’e ulaştırılan ihtiyaç maddelerinden gümrük vergisi alınmasını öngören bu kararın ertelenmesi ve Cumhurbaşkanlığı ile ortak bir toplantıda konunun değerlendirilmesi talebim dikkate alınmamıştır. Maalesef bu konuda Başbakan ve Başbakan Yardımcısı ile yaptığım görüşmeler olumlu bir sonuç yaratmamıştır. Bu durumda konu ile ilgili olarak şu hususlara dikkat çekmek isterim:
1-Kıbrıs sorunuyla ilgili müzakereler Crans-Montana’da başarısızlıkla sonuçlanmış olsa da, adamızda karşılıklı kabul edilebilir bir çözüm ihtiyacı ortadan kalkmış değildir. Sorun devam ettikçe, çözüm ihtiyacı ve arayışı da sürecektir. Her koşulda bu adada iki toplum arasında barış içinde yaşamanın yollarını bulmak, hepimizin ortak sorumluluğu olmaya devam etmektedir.
2- Bu çerçevede ve özellikle müzakere olmayan bir ortamda, ilişkileri daha da gerginleştirecek davranışlardan kaçınmak gerekir. 2003’te iki taraf arasında geçişler kolaylaştırıldıktan sonra, 1975’teki koşulların artık var olmadığı bir gerçek olmakla birlikte, yapacak başka iş kalmamış gibi, gönderilen gıda ürünlerinden vergi talep etmek, ortamı daha da kötüleştirmekten başka bir işe hizmet etmeyecektir.
3- 2003’te kapıların karşılıklı geçişlere açılmasından sonra, KKTC’de adına artık “mahsur” denebilecek insanların olmadığı bir gerçektir. Bu nedenle 1975’te yapılan 3. Viyana Antlaşması’nın yorumlanmasında Rum tarafı ve BM ile yeni bir anlayış geliştirmek için uzlaşma aramak yanlış değildir. Ne var ki böylesi bir uzlaşma sağlanmadan tek taraflı bir kararla var olan bir uygulamayı ortadan kaldırmak da doğru değildir.
4- Kıbrıs sorunu bağlamında tüm ilgili çevreler Kıbrıs Türk tarafının süreçteki yapıcı yaklaşımlarını takdirle karşılamaktayken, bu tür kararlar kendi ayağımıza kurşun sıkmaktan farksızdır. Rum tarafının son günlerde Kıbrıs Türk halkını hor gören, küçümseyen, azınlık olarak tanımlayan çağ dışı yaklaşımları giderek tırmanmaktadır. Tüm bunları uluslararası kamuoyuna anlatmak yerine Kıbrıs Türk halkını zora sokacak davranışlara gerek yoktur. Üstelik BM Genel Sekreteri Guterres’in raporunun resmileşmesinin beklendiği bu günlerde böylesi bir davranış, Kıbrıs Türk Halkı’nın haklı konumuna zarar vermekten öte bir işe yaramayacaktır.
5- Bu kararların alınmasında girişimin Dışişleri Bakanı Sayın Tahsin Ertuğruloğlu’ndan geldiği anlaşılmaktadır. Sayın Bakanı’n bu ve benzeri konulardaki tavırları öteden beri bilinmektedir. Son yaptığı açıklamalarla Doğru Akdeniz’de şiddete de başvurulabileceğini ve Rumlar adına araştırma yapan gemilerin vurulabileceğini de dünyaya ilan etmiştir. Sayın Dışişleri Bakanı bu tavırlarıyla tamiri zor yaralar açmaya devam etmektedir.
6- Kıbrıs sorununu ve iki toplumun ilişkilerini etkileyebilecek bu ve benzeri kararların alınmasında Cumhurbaşkanlığı’nın görüşlerinin dikkate alınmaması asla kabul edilebilecek bir durum değildir.”