BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Temsilcisi Stewart: İki devletli çözüme dair bir senaryo yok
Stewart, görev süresinin sona ermesi öncesinde Rum basınına yaptığı açıklamada, iki devletli çözümün uluslararası toplum nezdinde bir karşılığı olmadığını vurguladı. Kıbrıs sorununun çözülmemesi halinde Kuzey’in fiilen Türkiye’ye benzeyen bir yapıya dönüşme riski taşıdığını belirten Stewart, taraflar arasında güven eksikliği ve uzlaşmaya yönelik ciddi isteksizlik gözlemlediğini ifade etti.

BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Temsilcisi ve BM Barış Gücü Misyon Şefi Colin Stewart, 9 Ağustos itibarıyla emekliye ayrılacak olması nedeniyle Rum gazetelerine söyleşi verdi.
Kıbrıs’taki dört yıllık görev süresi dolan ve gelecek hafta adadan ayrılacak olan Stewart, “Fileleftheros”, “Kathimerini” ve “Politis” gazetelerinde yer alan söyleşilerinde görev süresi boyunca yaşadıkları, elde ettiği izlenimler ve beklentilere dair değerlendirmelerde bulundu.
FİLELEFTHEROS: COLİN STEWART’TAN NET MESAJ; İKİ DEVLETE DAİR HERHANGİ BİR SENARYO YOK
Fileleftheros gazetesi BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Temsilcisi ve BM Barış Gücü Misyon Şefi Colin Stewart ile yaptığı söyleşiyi “Colin Stewart’tan Net Mesaj; İki Devlete Dair Herhangi Bir Senaryo Yok” başlığıyla aktardı.
Habere göre geniş kapsamlı söyleşisinde Stewart, “Kuzey’in, uluslararası bir toplum tarafından tanınmış bağımsız bir devlete dönüşeceğine dair bir herhangi bir senaryonun bulunmadığını” belirtti.
Çözümsüzlüğün barındırdığı tehlikenin “Kuzey’in, Türkiye’ye benzer statüde fiili bir bölgeye dönüştürülmesidir.” şeklinde konuşan Stewart, “Kıbrıslı Rumların en büyük kabusunun ise Türkiye ile ortak sınıra sahip olmasıdır” ifadesini kullandı.
Kıbrıslı Türklerin, iki kesimli iki toplumlu federasyonu görüşmeye geri döneceği şeklindeki iyimserliğini dile getiren Stewart, 2017’ye kadar olan çalışmanın da boşa gitmediğini söyledi.
“Kıbrıs’taki aynı zamanda BM’deki görev süreniz doluyor, genel olarak BM’deki ve Kıbrıs’taki görevinizden geriye size ne kaldı?” şeklindeki soru üzerine Stewart, “En çok hatırlayacağım şey, siyasilerin bir çözüme ulaşamadığı zaman en fazla acı çeken insanlar olduğudur.” yanıtını verdi.
Stewart, dünyanın neresine bakılırsa bakılsın her zaman zarar görenlerin sade vatandaşlar olduğunu söyledi.
Bazı durumlarda halkın da çatışmaların içine çekildiğini söyleyen Stewart, ancak bunun Kıbrıs’ta bir sorun olmadığını memnuniyetle söyleyebileceğini, sıradan Kıbrıslılar arasında bir problem görmediğini ifade etti.
Stewart, her yıl binlerce insanın geçiş noktalarından geçtiğini ve olay yaşanmadığını, birçok Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rum arasında ilişkilerin sürdüğünü, temas kurduklarını, siyasi konularda faklı görüşlee olsa da aralarında düşmanlığın bulunmadığını belirtti.
Stewart açıklamasında ayrıca Kıbrıs’ta her iki tarafın acı çektiği olgusunun gerçek olduğuna dikkati çekerek yapılması gereken çok işin bulunduğunu, geçmiş üzerinde daha çok konuşulması gerektiğini söyledi.
Kıbrıs’a baktığı zaman her iki tarafta da “biz doğru taraftayız diğeri yanlış” düşüncesinin hakim olduğunu söyleyen Stewart bunun da liderler için bir çerçeve oluşturduğunu ve uzlaşmaya varmaları yönünde büyük sorunlar yaratmasına neden olduğunu, çözümün sağlanamadığını belirtti.
Dünyanın hiçbir yerinde liderlerin anlaşmaya varamadığı bir konumda uzlaşma sağlanmasının mümkün olmadığını belirten Stewart, Kıbrıs’ta liderlerin herhangi bir uzlaşmaya varma konusunda tereddütlü olduğunu gördüğünü de söyledi.
Bu olguların değişmesinin mümkün olup olmadığı, bunun eğitim konusu olup olmadığı şeklindeki soru üzerine Stewart, 2017 yılının gerisine gidildiği zaman Güvenlik Konseyi’nin okul kitaplarının yeniden incelenmesi konusunda her iki tarafa çağrıda bulunduğunu çünkü tarihsel anlatıların düşmanlığı pekiştirdiğini belirtti.
Kendisinin, hangi tarihi anlatının doğru ya da yanlış olduğunu bilmediğini, bunun kendisinin işi olmadığını belirten Stewart, bu çalışmayı oturup yapabilecek uzmanların, akademisyenlerin var olduğunu söyledi.
“Kıbrıs sorununda bir paradoksun yer aldığı, geçmişte liderler kendi aralarında müzakerelerde bulunurken halkın temas içerisinde olmadığı ancak şimdi halkın temas halinde olduğu liderlerin ise görüşmediği” şeklindeki değerlendirmenin sorulması üzerine Stewart, liderlerin kendi aralarında konuşmakta zorluk çekmesinin tarihi nedenlere ilişkin güvensizlik kaynaklı olduğunu sandığını belirtti.