Menü Altı
Menü Altı

Toparlan hocam

Toparlan hocam

Sevgili Hocam,

Deyimi yerindeyse seninle ‘piyasaya çıkışımız’ aynı döneme rastlar. Sen, 2010 yılında 3. Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’nun Özel Temsilcisi olarak atandığında, ben de aynı yıl televizyonda program yapmaya başlamıştım. Çocukluktan gelen tanışıklığımızı geçiyorum. Özel Temsilciyken de, görevden ayrıldıktan sonra da, geri döndüğünde de, Toparlanıyoruz kurulduğunda da, Halkın Partisi kurulduğunda da programlarıma konuk oldun. İnanıyorum ki bir gün bu ülkeye cumhurbaşkanı veya başbakan olursan da her zaman programlarıma konuk olacaksın ve birlikte tartışıp bu ülkenin faydasına olacağına inandığımız doğruları savunacağız.

Bunların dışında seninle yaptığımız özel görüşmeleri, Kıbrıs konusunda bana yansıttığın tecrübelerini, Toparlanıyoruz kurulurken 45 derece sıcağın altında beraber çalıştığımızı unutamam. Kısacası bendeki yerin ayrıdır, bunu da sen gayet iyi bilirsin.

Görüyorum ki son günlerde yanlış yoldasın hocam. Belli ki seçimlerde yaşadığın hayal kırıklığı seni fazlasıyla etkilemiş. Normaldir. Fakat hatırlaman gereken bir şey var: Sen artık bir parti başkanı ve seçilmiş bir vekilsin. Yarın mecliste o çok savunduğun hukukun üstünlüğünü hayata geçirmek için çalışacaksın. İster iktidarda ister muhalefette olsun, partinle birlikte bu ülkenin geleceği için emek harcayacaksın. Ama unutma, bütün bunları yapacağın çatının altında senin kadar meşru ve yasal parti başkanları ve vekillerle mesai harcayacaksın. İşte bu yüzdendir ki senin gibi profesör unvanı almış, üniversitede müzakerecilik üzerine ders veren birisinin ‘’UBP ile görüşmem’’ şeklinde beyanat vermesi büyük bir hatadır. Partinizin UBP ile koalisyon kurmama kararını doğru buluyor ve saygı duyuyorum. Ancak devlet teammüllerine aykırı bir şekilde UBP’ye kapıları kapatmak, bir çayı-kahveyi esirgemek hiç de yakışık almamıştır. UBP, 1976’dan beri bu ülke siyasetinde yer almış, çoğu zaman da iktidarda bulunmuş bir partidir. Ayrıca son seçimde de sandıktan birinci çıkmış durumdadır. Bütün bunlara rağmen böyle bir tavır izlenmesi ülke siyaseti için de kötü bir örnektir. Konuyu UBP’ye değil de Genel Başkan Hüseyin Özgürgün’e bağlayarak da bunu örtebileceğinizi sanmıyorum.

Doğrudur, Hüseyin Özgürgün, propaganda döneminde ne sen ve senin gibi parti başkanları ile birlikte ekran karşısına çıkmış, ne de sorduğunuz sorulara cevap vermiştir. Bunlar bence de çok büyük hatalardır. Ama sen ‘’mütekabiliyet’’in ne demek olduğunu iyi bilirsin. Eğer o senin sorduğun sorulara cevap vermez, seninle aynı ekrana çıkmazsa, sen de onun sorduğu sorulara cevap vermez ve aynı ekranları paylaşmazsın. Nitekim BRT’deki yayına diğer başkanlarla birlikte karar alarak katılmayacağınızı açıklamanız halktan büyük destek gördü. Ama kapıları kapatmak, ‘’görüşmeye bile gelmesinler’’ demek, ne sana ne de bir parti başkanına yakışır. Ha, yolsuzluk iddiaları ile ilgili şüphelerin mi var… İşte polis orada, yargı orada… Bu işleri iyi bilen birisi olarak gidip gerekeni yap. Şikayetin varsa belgeleriyle birlikte sun ve takipçisi ol. Sen ne polissin ne savcısın. Sen bir siyasetçisin. Üstelik bir parti başkanı olarak yeni vekil seçilmiş bir profesörsün. Unutma ki birbirlerinin halklarının ölüm emrini veren liderler bile aynı masada buluşur, sorunlara çözüm arar. Eminim hayatın bunları okuyarak geçmiştir.

Aslında bu yazıda Halkın Partisi’nin neden beklentilerin altında kaldığı ile ilgili bir analiz yapmayı düşünüyordum. Ama görüyorum ki siz bile bu analizi yapmak yerine başka konulara daldınız. Yanlış yoldasınız. Önce halkın neden o beklediğiniz tek başına iktidarı size vermediğinin analizini yapmalısınız. Neden bazı sandıklarda Türkiyelilerin partisi olarak yaftalanan YDP’nin bile gerisinde kaldınız, neden herkes Halkın Partisi’nden ‘’tek adam partisi’’ olarak bahsediyor, bunları tartışmalısınız.

Ve son bir not:

Pazar gün oy kullandıktan sonra verdiğin beyanat dışında seni de henüz kameralar karşısında göremedik. Sosyal medyada yapmış olduğun paylaşımlarla süreci götürmeye çalışıyorsun. Duyduğuma göre bugün konuşacakmışsın. Umarım ayakların yere basarak, seçimlerden 3. parti olarak çıktığını kabullenerek ve hem Özersay ismine hem de devlet adamlığına yakışır şekilde beyanatlar verirsin.

Toparlan hocam… Bu ülkenin adı Kıbrıs’tır. Bizler de Kıbrıslıyız.

Ve buralarda keskin sirke her zaman küpüne zarar vermiştir…

Gözlerinden öperim,

Mustafa Alkan

Benzer yazılar

Yanıt verin.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir