Menü Altı
Menü Altı

Tatar: Rumların Kıbrıs Türk Halkı’nı mahvedecek ön şartları olduğu, herkes tarafından bilinmeli

Tatar: Rumların Kıbrıs Türk Halkı’nı mahvedecek ön şartları olduğu, herkes tarafından bilinmeli

Ulusal Birlik Partisi Genel Başkanı, Başbakan Ersin Tatar, Rumların, hala Kıbrıs Türkü’nü 1974 öncesine götürme hayalleri ile bir anlaşma için Kıbrıs Türk Halkı’nı mahvedecek ön şartları olduğunun, herkes tarafından bilinmesi gerektiğini söyledi.
Başbakan Tatar, 40 yıldır devam eden federasyon görüşmelerinde bir sonuç alınamadığını, hala alınabileceğini iddia edenlerin, Rumların ön şartları ve hayalleri ortadayken bunu nasıl başaracaklarını halka anlatmalarını istedi.

UBP Genel Başkanı, Başbakan Tatar, Kıbrıs konusundaki son gelişmeleri değerlendirdiği yazılı bir açıklama yaptı.

25 Kasım’da Berlin’de yapılacak 3’lü görüşme öncesinde, Rum öğrencilerin bizzat Rum Yönetimi tarafından sınırlara gönderilerek, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti aleyhine, düşmanca, faşizan sloganlar atmalarının sağlanmasıyla, Rum Temsilciler Meclisi’nde milletvekili bulunan ELAM partisi mensuplarının Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bayrağını yakmalarının basite alınıp, ‘ bir grubun yaptıkları’ olarak nitelenemeyeceğini belirten Tatar, bu yapılanların Rum kesimindeki hakim anlayışın bir sonucu olduğunu kaydetti.

“RUM ZİHNİYETİNDE EN KÜÇÜK BİR DEĞİŞİKLİK YOKTUR”

Tatar açıklamasında şu ifadelere yer verdi:

“Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres yeni Kıbrıs raporunu Güvenlik Konseyi’ne sunmuş ve taraflar arasında müzakerelerin yeniden başlatılması için gerekli olmasına rağmen, hala bazı temel konular üzerinde anlaşma sağlayamadıklarını belirtmiştir.

Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis Berlin görüşmelerine boşuna gidileceğini, boşuna masraf yapılacağını net bir şekilde ortaya koymuştur.

Rum Yönetimi’nin gerek Berlin görüşmelerinde ilerleme sağlanması, gerekse Kıbrıs konusunda bizimle bir anlaşma yapmak için ön şartları vardır ve bunların tek bir tanesinin bile bizim tarafımızdan kabulü mümkün değildir. Anastasiadis ve tüm Rum partileri, Türkiye’nin etkin ve fiili garantisinin devamına net bir şekilde karşıdır. Rumlar, kurulacak devletin yönetiminde etkin olarak yer almamızı, veto hakkımız olmasını asla istememektedir. Maraş’ın kendilerine verilmesi için bir komite kurulmasını, Türkiye ve KKTC’nin Doğu Akdeniz’deki sondaj çalışmalarına derhal son vermelerini, Güzelyurt dahil önemli miktarda toprak tavizi vermemizle, Türkiye’nin tek yanlı müdahale hakkının ortadan kaldırılmasını içeren Guterres Çerçevesi’nin kabul edilmesini talep etmektedir. Yani, Rum zihniyetinde en küçük bir değişiklik yoktur.

Üstüne üstlük 25 Kasım’da Berlin’de yapılacak 3’lü görüşme öncesinde, Rum öğrencilerin bizzat Rum Yönetimi tarafından örgütlenmiş ve sınırlara gönderilerek Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti aleyhine, düşmanca, faşizan sloganlar atmaları sağlanmıştır.”

Rum Temsilciler Meclisi’nde milletvekili bulunan ELAM partisi mensuplarının sınıra çok yakın bir noktada Rum polisinin göz yumması sonucu provokasyon amaçlı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bayrağını yaktıklarını vurgulayan Başbakan Tatar, “Bunlar basite alınıp, ‘fanatik bir grubun yaptıkları’ olarak nitelenemez” dedi.

“KKTC BAYRAĞINI YAKMAK KİMSENİN HADDİNE DEĞİLDİR”

Bu yapılanların, “Rum kesimindeki önemli bir çoğunluğun anlayışının bir sonucudur” değerlendirmesini yapmanın doğru olan olduğuna işaret eden Tatar, “Ama daha önce de ifade ettiğim üzere hiç kimse merak etmesin; KKTC bayrağını yakmak kimsenin haddine değildir. Hükümetimiz konunun üzerine önemle durmaya devam edecektir. Dolayısıyla, bütün bunlar ortadayken hala Kıbrıs Türk Halkı’na doğruları söylememek Berlin’den bir şey çıkacakmış beklentisi yaratmak doğru değildir” dedi.

“GÖREV BM’YE DÜŞÜYOR…”

40 yıldır devam eden federasyon görüşmelerinde bir sonuç alınamadığını, hala alınabileceğini iddia edenlerin Rumların ön şartları ve hayalleri ortadayken bunu nasıl başaracaklarını halka anlatmaları gerektiğini söyleyen Tatar açıklamasına şöyle devam etti:

“Rumlar bir anlaşma için şart koşuyorlar diye güvenliğimizden, yani Türkiye’nin tek yanlı müdahale hakkını içeren garanti sisteminden, gün gele tekrar Devlet’ten atılırsak 1963’teki duruma düşmememiz için şart olan egemen eşitliğimizden, içinde yaşadığımız konutlarımızdan, kentlerimizin önemli bölümünden, Güzelyurt ve Karpaz’ın bir bölümü dahil topraklarımızın en az üçte birinden, Doğu Akdeniz’de bulunan hidrokarbon kaynaklarındaki haklarımızdan vaz mı geçelim?

Rumların anlaşma için ortaya koydukları bu talepler karşısında ‘illa federasyon’ diyenler nasıl bir tutum içindedir bu halk merak ediyor. Kuru kuruya ‘ federasyon isterim’ demek değil, bunlar karşısında ne dediğinizdir önemli olan.

Biz, tüm anketlerde, Rum talepleri karşısında asla taviz verilmemesinden yana olduğunu net bir şekilde görüyoruz.

Peki ama iki tarafın talepleri, beklentileri, duygu ve tutumları arasında bu kadar büyük farklılık varsa ne yapılmalıdır?

Bize göre bu noktada görev BM’ye düşmektedir.”

BM’nin, mağdur olanın Kıbrıs Türk Halkı olduğunu teslim ederek artık Kıbrıs Türk halkının uluslararası toplumla doğrudan bağlantı kurmasının önünü açması gerektiğine dikkat çeken Tatar, bunun için de öncelikle Kıbrıs Türk halkının kendi içinde birlik olması, partiler üstü düşünce ile hareket etmesi gerektiğini vurguladı.

“YARATICI YENİ FİKİRLER, YENİ ÇÖZÜM MODELLERİ ORTAYA KOYMANIN TAM ZAMANIDIR”

UBP Genel Başkanı ve Başbakan Tatar açıklamasını şöyle sürdürdü:

“Kosova modeli ortadadır. Eğer birlik olursak, Türkiye ile işbirliği içinde dünyanın karşısına çıkarsak Kıbrıs’ta da buna benzer bir model uygulanabilir. Bu yöne giderilirse Kıbrıs’ta sürdürülebilir, kalıcı barışın yolu açılacaktır.

Kıbrıs’ta ya iki Devlet’in işbirliği yapması yoluna gideceğiz, ya da statükonun esiri olacağız.

Bize göre , yaratıcı yeni fikirler , yeni çözüm modelleri ortaya koymanın tam zamanıdır. Gerisi 40 yıldır devam eden çıkmaz yolda ilerlemeye çalışmaktır.”

Benzer yazılar

Yanıt verin.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir